Yürüyüş: AEC olarak Kore’ye gittiniz. Gidişinizdeki amaç neydi nasıl gittiniz?
Gidişimizdeki asıl amaç KDHC ile bir iletişim kurabilmek ve politik olarak birbirimizi tanımaktı. Tabi ilerleyen yıllarda da Kore ve Türkiye halklarının birlikte güzel işler yapabileceğinin farkında olarak gittik. Kore’nin Anti emperyalist duruşu ve ABD’nin Kore’ye ilişkin yıllardır izlediği politikalar Kore’ye gitmemiz gerektiğini ve onlarla bağ kurmamız önemini ortaya çıkarıyordu. Sonuçta düşmanımız ortaktı. Ama birbirimizle hiçbir iletişimimiz yoktu. Tabi Kore’ye gidiş amaçlarımızdan birisi de onları AEC’ye dahil etmek ve AEC’ yi güçlendirmekti. Bu kapsamda onları önümüzdeki yıl yapılacak olan ve her sene yapılan Uluslararası Eyüp Baş Sempozyumuna davet ettik. Bu teklifimizi kabul ettiler. Vize problemini halledebilirsek KDHC’yi temsilen bir kişi önümüzdeki yıl Türkiye’ye gelecek.
Biraz da nasıl gittiğimizden bahsedeyim. Öncelikle Kore devleti bizleri bu yıl ilk defa davet etti. Aslında yıllardır onlara ulaşmaya çalışıyorduk ve sonunda iletişim kurabildik diyebiliriz. Bize davet mektubu gönderdiler. Davet edilmemizin sebebi ise Kim İl Sung’un 105. Doğum günü etkinlikleriydi. Bu kapsamda orayı ziyaret ettik. Kore’ye ulaşabilmek için öncelikle için öncelikle Çin vizesi almanız gerekiyor. Çin vizelerimizi aldıktan sonra Pekin’e gidip oradaki KDHC büyükelçiliğinden ayrıca Kore vizesi alınması gerekiyor. Biz de bu kapsamda ilk başta Çin’e gittik. Oradaki KDHC büyükelçiliği çalışanları bizleri karşıladı. Vize işlemlerinin tamamlanması için 1 gece Pekin’de kaldık. Tüm işlemler ve yolculukların ardından 13 Nisan akşamı Kore’ye ulaşabildik.
Yürüyüş: Kuzey Kore’nin şu anki durumu nedir? Nasıl bir ülke? Sosyalizmi Kore üzerinden anlatırsanız bize ne söylersiniz?
Kendilerine kuzey denilmesini pek sevmiyorlar aslında. Çünkü onlar Kore’yi tek bir devlet olarak görüyorlar. Ülkenin güney kısmı yani Güney Kore denilen ülke onlara göre ABD işgali altındaki bir parçaları. Zaten 1948 yılında KDHC kurulurken bütün Kore ülkesinde kuruluyor. Daha sonra 1950’li yılların başında ABD ve NATO’nun müdahalesiyle ülke ikiye ayrılıyor. Bu tepkileri tarihsel ve haklı bence. Ülkenin resmi adı da Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti zaten.
Kore’nin şu an ki durumundan biraz bahsedecek olursak; Kore 24 milyon nüfus ve 120 000 km2 yüzölçümüne sahip bir uzak doğu ülkesi. Başkent Pyongong’da yaklaşık 8 milyon insan yaşıyor. Çevresinde ise Çin, Güney Kore, Rusya ve Japonya bulunuyor. Coğrafi olarak biraz sıkışmış gibi görünseler de kendilerini her açıdan yetiştirmiş ve geliştirmiş bir ülke. Tabi çok farklı bir dünya orası. Yani kapitalist dünyadaki gibi değil birçok şey. Sosyalist alternatifleriyle teknoloji vs. pek çok açıdan gelişmiş bir ülke. Farklı bir dünya derken temiz kalmış bir yer desek daha iyi olur. Yani kapitalizmin kiri isi pası bulaşmamış bu ülkeye bunu çok net anlayabiliyorsunuz.
Kore’nin şu anki politik durumu nedir diye bakacak olursak; Anti-emperyalist oldukları çok net. Buna hem tarihsel olarak sahipler, hem de ideolojik olarak. Amerika’ya karşı oluşları ve bundan taviz vermeyecekleri çok net. Açıklamalarından da karşı duruş anlaşılabiliyor zaten. Güney Kore’ye karşı duruşlarından yukarıda bahsetmiştim, biraz daha açacak olursam. Güney Kore ile resmi hiçbir ilişkileri yok. Çünkü onlara göre Güney Kore’deki devlet ABD tarafından kurulmuş bir kukla. Gerçekten de öyle olduğunu Kore Savaşı’na baktığımızda bizler de görebiliyoruz zaten. O yüzden o toprakları alıp birleşik tek bir Kore kurma hayalleri her zaman mevcut ve bunu başaracaklarına da inanıyorlar.
KDHC 1948den bu yana sosyalist ilke ve yöntemlerle yönetilen bir ülke. Ülkeyi kuran lider Kim İl Sung Japon işgalcilere karşı verilen bir ulusal kurtuluş mücadelesi sonucu bu devleti kurmuş. Tabi Japonlara karşı ilk aşamada bir gerilla hareketi kurarak başlamış. Kore devleti bu yüzden gerillaya çok önem veriyor ve seviyor. Tarihsel bir bağlılıkları var. Kim il Sung’un ailesinin tamamı Japonlara karşı verilen bu gerilla savaşında şehit düşmüş. Bu yüzden Kim ailesi Kore halkı için önemli hale gelmiş. Ülkeyi yöneten başkanların da hep Kim ailesinden çıkmasının sebebi de bu aslında. Şu an başkanlık koltuğunda Kim Jong Un oturuyor.
Sosyalizmi Kore üzerinden anlatacak olursak; açıkcası beni en çok etkileyen durum yozlaşmanın hiç olmaması oldu. Kore’de insanlar geleneklerine çok sadık ve olduğu gibi koruyorlar. Ayrıca uyuşturucu, fuhuş gibi toplumu çürüten şeyler de yok Kore’de. Tabi sosyalizmin bu toplumsal bir yönü. Sosyalist bir Kore yıllar içerisinde her şeyi kendi kendine üretmeyi öğrenmiş. Çünkü 70 yıldır sosyalizm var. Tabi bu durumda 90larda sosyalist bloğun çökmesi de etkili. Çünkü en çok ticaret yaptığı ülkeler buralarmış 90’lardan önce. Bu ülkelerin de emperyalist sisteme entegre olmasıyla kendi kendine yeten kapalı bir ekonomiye geçmişler. Çin’den almaları zorunlu olan birkaç hammadde hariç nereyse bütün ürünleri kendileri üretiyor ve halkına sunuyor. Bu önemli bir şey tabi. Tüketim kültürü olmadığı için ve planlı ekonomi işlediği için fakirlik çekmiyorlar. Aslında Kore çok sınırlı kaynakları olan bir ülke. Ama planlı ekonominin gücü Kore üzerinden çok rahatlıkla görülebilir. Ben eminim ki Kore’de kapitalist bir sistem olsaydı halkın büyük bir kısmı ciddi anlamda fakirlik çekerdi.
Sosyalizme dair biraz da ideolojilerinden bahsetmek istiyorum. Onlar Juche ideolojisine inanıyor ve takip ediyorlar. Aslında Kore İşçi Partisi ilk kurulduğunda Marksist Leninist bir parti. Bu açıdan ülkenin kurulduğu ilk yıllarda Stalin’e daha yakınlar. Tabi daha sonra Sovyetler’de iktidara revizyonistlerin gelmesiyle Kim İl Sung ML olmaktan vazgeçmemiş. Özellikle 1965 yılında yaşanan Sovyet-Çin geriliminde KDHC lideri Marksizm Leninizmin devamı bir ideoloji ve pratik yaratmaları gerektiğini öne sürüyor. Böylece Juche ideolojisi dediğimiz bir ideoloji oluşturulmaya başlanmış oluyor. Tabi biraz da pratik içerisinde geliştirilmiş bir ideoloji. Temel ilkelerine bakmak bunu anlamak için yeterli. Juche ideolojisinin temel ilkelerini kabaca sayacak olursak; politik bağımsızlık, ekonomi de kendi kendine yeterlilik, politikleştirilmiş asker-halk ve barış için silah diyebiliriz. Görüldüğü gibi Kore devletinin tarihte yaşamış olduğu deneyimler bu ideolojinin oluşumunda etkili.
Yürüyüş: Kore halkı nasıl bir halk? Gözlemleriniz ne oldu?
Kore halkı gerçekten farklı bir halk. Bu farkı nasıl anladık önce onu anlatayım. Kore dönüşünde Çin’in başkenti Pekin’e geldik ve buradaki insanlarla oradaki insanların farkını gerçekten anladık. Şöyle ki; Kore’deki insanların yüzlerindeki gülümseme oranı ve temiz olmanın verdiği masumiyet Çin’den daha fazla. Çin tabi Başkan Mao’dan sonra kendisini emperyalist sisteme entegre ettiği için insanların yaşamlarına yansımış durum. Mesela Pekin’de hırsızlık oranı çok yüksek. Kore’de ise burada hırsızlık var mı diye rehberimize sorduğumuzda, insanlar niye bir şey çalsın ki diye bir soruyla karşılık verdi ve muhtemelen ne demek istediğimizi anlamadı. Hayatı boyunca hiçbir hırsızlık vakası görmemiş birisinden bahsediyoruz tabi.
Yukarıdaki sorunun cevabında da değindiğim gibi Kore halkında yozlaşma yok. Bunu şöyle açacak olursak; dilencilik, uyuşturucu kullanımı ve fuhuş yok. Devletin bu konulara ilişkin sıkı tedbirleri olduğunu da düşünmüyorum. Çünkü halk bu meseleleri özümsemiş ve bir denetime de ihtiyaç duyulmuyor. Yozlaşmanın olmaması insanların geleneklerine düşkün olmasını bunları ilk haliyle muhafazasını mümkün hale getirmiş. Tabi bu düşkünlük milliyetçi muhafazakar bir biçimde değil. Kore halkı diğer halkların oyunlarına ve müziklerine de çok açık. Mesela bize izlettikleri bir dans gösterisinde kovboy şarkıları eşliğinde dans edebiliyorlardı. Her ne kadar ABD karşı bir düşmanlıkları olsa da bu düşmanlığın sınıfsal bir şey olduğunu gösteriyor bu durum bize. Amerikan halkına karşı herhangi bir tepkileri yok hatta kültürel olarak Amerikan halk oyunlarını bile oynamayı seviyorlar.
Biraz da Kore halkının politikliğinden bahsetmek istiyorum. Kore halkı için askerileşme çok önemli tabi. Çünkü sürekli bir Amerikan işgaline karşı hazırlıklı olmak istiyorlar. Kore Savaşı gibi bir durumla karşılaştıklarında hazırlıksız yakalanmak istemiyorlar. Bu yüzden askeri eğitim çok önemli bütün halk için. Kore’de bugün 1 milyondan fazla asker bulunuyor. Ancak Kore’nin asıl gücü savaş durumunda bütün bir halkın savaşabilecek yeterli donanıma ve yeterliliğe sahip olması bence. Politik ve örgütlü bir halk olması bu açıdan çok doğal. Halk her şeyin farkında. Bu yüzden de böyle bir yöntem bularak devletlerini korumayı çok istiyorlar.
Yukarıda anlattıklarımdan Kore halkının askeri yönünden dolayı çok sert ve ciddi bir halk sanabilirsiniz. Ancak hiç de öyle değil. İnsanlar bu savaş durumuna sürekli hazırlıklı ama günlük yaşamda çok neşeliler. Yani bu kadar örgütlü ve askerileşmiş bir halkın bu kadar fazla gülmesi insana biraz garip gelmiyor değil. Bu kadar sürekli tehdit altında yaşamalarına rağmen Kore Halkı gelecekten umutlu ve ideallerinin peşinden koşmayı seviyor.
Yürüyüş: Katıldığınız doğum günü kutlamasını değerlendirir misiniz? Emperyalistler bu törenin görüntülerini yaygın olarak kullandılar. Ama Kore’ye karşı propagandanın aracı olarak kullandılar. Siz oradaydınız. Yaşadıklarınızı anlatır mısınız?
Evet. Gerçekten etkileyici bir törendi bizler için. Çünkü yıllarca Sovyetlerde yaşanılan bu ve benzeri gösterileri tekrardan izliyormuş gibi bir heyecana kapıldığımı hatırlıyorum. Tabi yürüyüş yapan askerlerin berelerindeki kızıl yıldız da bu duyguları yaşamamda etkili oldu. Bu kutlamaların benim anladığım kadarıyla dünyaya çok net bir mesajı vardı: Sosyalizm Ölmedi Yaşıyor. Tabi çoğu yabancı basın medya kuruluşu bu gösteriyi bir gövde gösterisi olarak telaffuz etti. Ve şu gerçeği de gizledi birçoğu. Bu geçiş aslında gelenekselleşmiş bir ritueldi. Yani Kim İl Sung’un 105. Doğum günü etkinlikleri kapsamında her yıl düzenleniyordu. Ancak çoğu burjuva basın bu gösterilerin ABD ile artan gerilimden dolayı düzenlendiğini gövde gösterisi olduğunu vs. söylediler. Bu basit gerçeği bile halklardan saklıyorlar Kore ile ilgili haberleri verirken, gerisini siz düşünün. Bu törende bir gerçek daha vardı HALK. Halkın nerdeyse tamamı oradaydı. Bu gerçeği burjuva basının hiç biri vermedi. Mesela askeri geçiş töreni bittikten sonra halktan insanlar geçiş yaptı sırayla. Yabancı medya onları haber yapmak istemedi. Tabi benim açımdan bu törende silahların çeşitliliği ve büyüklüğü değildi önemli olan. Halkın yoğun katılımı idi. Çünkü birleşmiş bir halkı hiçbir güç yenemez. Burada halkın birleştiğini çok net anlıyordunuz. Koskoca meydanda ellerindeki pamuklarla çıkardıkları devasa sloganlar ve bayraklar bunu tüm dünyaya haykırıyordu.
Tabi orada Kim Jong Un’u da yakından görme fırsatımız oldu. Çok sempatik ve sevilen bir lider Kore halkı arasında. Halkın bağlılığını anlayabilmek açısından yaşadığımız bir olayı anlatmak istiyorum. Tören esnasında Koreli mihmandarımız Pak Hyong Lee de yanımızdaydı. O sırada alana Kim Jong Un geldi ve bizim mihmandarımız bir anda duygulandı. Ne oldu diye sorduğumuzda, ilk defa önderimi bu kadar yakından görüyorum o yüzden duygulandım dedi. Yani liderleriyle ilgili söylenen pek çok kara propagandayı çürüten bir durum şu yaşadığımız olay. O yüzden anlatmak istedim.
Yürüyüş: Kore’ye yaptığınız bu gezinin siyasi olarak önemi nedir?
Siyasi olarak önemi çok büyük bizler için. KDHC’ye senelerdir ulaşmaya çalışıyorduk ve ulaştık sonunda. Tabi bu durumun bizler aracılığı ile olmasından da ayrıca onur duydum. Orada genel olarak kendimizden bahsettik. Politik olarak nasıl bir yol izlediğimizi, eylemlerimizi ve Marksist-Leninist olduğumuzdan bahsettik. Tabi bu durum dikkatlerini çekti. Bizle ayrıca görüşme yapmalarından bu durumu anlayabiliyoruz. Yukarıda bahsettim sanırım 24 ülkeden katılımcı vardı orada. Biz aralarında en genciydik. Bu da bizler için çok ilginçti tabi. Dikkatlerini çekmemizin bir diğer sebebi de bu olsa gerek. Çünkü 47 yıllık bir hareketi temsilen 2 gencin Kore’ye gelmesine onlar da çok şaşırdılar.
Politik olarak çok verimli bir gezi olduğuna inanıyorum. Birbirimizden pek çok şey öğrendik ve ileriki yıllarda daha da öğreneceğiz buna eminim. İleriki yıllarda KDHC’ninde AEC’nin bir parçası ve geliştiricisi olacağına inanıyorum. Teşekkür ederim.